Category "Rehberlik"

26Eyl2017

Tek başına oyun oynayabilmek çocuğun özgüveni ve hayal gücü gelişimi açısından oldukça önemli. Her sıkıldığında anne – babasına koşarak onu eğlendirmesini beklemektense kendi hayal dünyasını geliştirmesine olanak sağlar ve kendi başına problem çözme becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Oyunlarında size bağlı, sürekli yanınızda olmak isteyen çocuğunuza bunu bir anda yaptırmak kolay olmayabilir. Yapmanız gereken şey çocuğunuz büyürken bu davranışı yaşına uygun şekilde teşvik etmek ve fırsatlar sunmaktır.

Bebeklik Dönemi

Anne babalar mutlu bir şekilde etrafa bakan ama boş duran çocuklarını gördüğünde sıkılmış olduğunu düşünerek onu oyalamak için müdahale edebilir. Fakat bu durum çocuğun etrafındaki dünyanın ona her zaman bir eğlence sağlayacağı ümidini taşımasına neden olabilir. Ayrıca tek başına oyun her zaman dışarıdan çok da eğlenceli bir aktivite yapıyormuş gibi görünmek zorunda değildir. Sadece bir oyuncağa ya da etrafa bakıyor olmak da bebek için yeterince eğlenceli olabilir.

Birlikte oyun oynuyor olsanız da, çocuğun yeni şeyler denemesine izin verin. Bırakın siz müdahale etmeden keşfetsin ve oyunu o sürdürsün. Eğer oyunu yöneten, sürekli bir şeyler öğretme amacı taşıyan ya da müdahale eden siz olursanız sonraki oyunlarda bir sonraki adımı sizin atmanızı bekleyecektir.

Tabii ki bebeklerde yalnız oynamanın çok uzun sürmesini beklememeliyiz. Fakat 8 – 9  aylıktan sonra 15 – 20 dakika gibi bir süre için gözetiminiz altında kendi başlarına oynama becerisini kazanabilirler.

2 yaş Dönemi

1 – 2 yaşlarındaki çocuğa bir aktivite başlatarak onun sürdürmesini bekleyerek dikkatinizi kendi işinize yöneltebilirsiniz.

Bu dönemde oyun hamuru, parmak boyası gibi duyusal aktiviteler ilgi çekici olacaktır ve bireysel oynamalarına olanak sağlayacaktır. Basmalı, ses çıkaran oyuncaklar, şekilleri yerleştirdiği büyük yapbozların yanı sıra mini müzik aletleri, kırılmayacak ev eşyaları gibi oyuncaklar da bireysel oyun oynama becerisini geliştirmelerine olanak sağlar.

Tıpkı bebekler gibi iki yaş dönemindeki çocuğun da kendisini istediği şekilde eğlendirmesine izin verin. Bir karınca sürüsünü ya da ilgisini çeken şeylere dikkatini vermesine olanak verin. Uğraştığı her neyse kitap ya da eğitici oyuncak kadar faydalı olmadığını düşünebilirsiniz. Fakat ilgisini çeken şeyde onun zihninde uyandırdığı şeyler mutlaka vardır.

3 – 4 yaş dönemi

Çocuklar bu yaş döneminde günlük hayatta çevrenin getirdiği pek çok sınırlama ve kurallar ile karşılaşır. Bu dönemde istediği oyunları seçmelerine ve kontrol sahibi olmalarına fırsat vermek önemlidir. Bu yaş döneminde ebeveynin oyun başlatıcı görevi gitgide azalacaktır.

Eğer çocuğunuz ısrarla sizi oyuna katmaya çalışıyorsa, çocuğunuzun sizi yönlendirmesi için daha pasif olmaya çalışın. ‘‘Sence bu bebeklerle ne yapabiliriz?’’ ya da ‘‘Merak ediyorum bu legoyu şuraya koyarsam ne olur? Sence koymalı mıyım’’ gibi….

Pratik Öneriler

  • Çocuğunuzun günün belirli bir zamanını bireysel oyun oynama becerisini geliştirmesi için ayırın ve o düzene sadık kalın
  • Sizi her oyuna davet edişinde katılmaktan kaçının
  • Çocuğunuz keyifli bir şekilde tek başına oynarken oyuna dahil olmaya çalışmayın
  • Oyunda yaptığı, inşa ettiği şeyleri takdir edin ama müdahale edip oyuna çok fazla dahil olmayın
  • Tüm oyuncakları önüne sermek dikkatinin kolayca dağılmasını sağlayacaktır. Oyuncakları sırayla ona sunmak uzun süre keyifli vakit geçirmesine olanak sağlar
  • Oyun oynarken ulaşılabilir olun fakat onun karşısında olmayın
  • Çocuğunuzun tek başına oynama becerisini zamanla kazanacağını unutmayın

 

‘‘Çocuklar oyun oynarken öğrenirler. En önemlisi nasıl öğreneceklerini oyun ile öğrenirler’’-O. Fred Donaldson

“Children learn as they play. Most importantly, in play children learn how to learn.” -O. Fred Donaldson

 

 

24Ağu2017

Okul öncesi dönem insan yaşamının temelini oluşturur. Aile ortamının çocuğa sağlayacağı sevgi, şefkat ve bakım son derece önemlidir. Ancak en az bunlar kadar önemli olan bir diğer nokta da, çocuğun gelişiminin tüm yönleriyle desteklenebileceği bir sosyal ve fiziksel ortamda bulunmasıdır. Çocuğumuza bakan ister anne, ister büyükanne, isterse bakıcı olsun çocuklarımızın  gelişmesine ve bireyselleşmesine katkı sağlayan en önemli yer anaokuludur.

Çocuğun eğitim hayatındaki ilk basamak olan anaokulu çocuğun tüm eğitim hayatı için bir örnek teşkil eder ve gelecek hayatı için oldukça önemli bir adımdır. Okul ve öğretmenler ile kurduğu destekleyici ve sevgi dolu ilişki tüm eğitim hayatı için temel oluşturur.

Okul öncesi eğitimin çocuğun gelişimindeki önemli etkisi pek çok araştırma tarafından da desteklenmiştir. The Institute of Education tarafından yürütülen bir araştırma çocuğun iyi bir okul öncesi eğitim almasının akademik gelişimi üzerindeki etkisini, çocuğun cinsiyetinin ve ailesin ekonomik durumunun etkisinden daha fazla olduğunu bulmuştur. Benzer şekilde araştırmalar akademik olarak etkili ve yüksek kalitede bir okul öncesi eğitim sürecine dahil olmanın çocuğun gelişimde önemli bir ilerleme kaydetmesine olanak sağladığını göstermektedir.

Çocuklar her ne kadar olumlu bir aile ortamında olsalar da, okul içerisinde yapılandırılmış ve akademik olarak besleyici bir ortamda tecrübeli öğretmenler ve uyarıcı bir çevre içerisinde bulunmaları gelişimleri için oldukça önemlidir. Okul öncesi eğitime katılan çocukların kelime haznelerinin daha gelişmiş, temel matematik becerilerinin daha iyi olduğu ve okuma-yazmayı daha kolay öğrendikleri araştırmalarla da desteklenmiştir (NIEER Director W. Steven Barnett). Çocukların ihtiyaç duyacakları akademik becerilerinin temellerinin bu yıllarda atılmasının yanında çocuklar sosyalleşmeyi, paylaşmayı öğrendikleri ilk yer anaokuludur. Destekleyici ve sevgi dolu ev ortamı çocuğunuzun büyümesi için her zaman önemli olsa da, anaokulu çocuğunuza keşfedip her alanda gelişebileceği bir ortam sunacaktır.

Tüm çocuklarımızın sağlıklı ve mutlu olması dileğiyle.

24Ağu2017

Okula başlamak her çocuk için heyecan vericidir. Anne babasından daha önce ayrılmış ve bir kreş ya da yuvaya gitmiş öğrenciler için bu onları mutlu eden bir heyecan iken, anne babasından ilk defa ayrılacak öğrenciler için bu heyecan yerini kaygıya bırakabilir. Bu süreçte çocukların kaygılarının giderilmesi ve uyum süreçlerinin kolaylaştırılması için anne babalara ve öğretmenlere düşen sorumluluklar vardır. Anaokuluna yeni başlayan öğrencilerin okula uyumlarını kolaylaştırmak için okulumuzda bir uyum programı uygulanmaktadır.

Uyum Sürecinde Anne Baba olarak Nasıl Zorluklarla Karşılaşabilirsiniz?

Okula uyum sürecinde çocuğunuzda bazı olumsuz davranışlar gözlemleyebilirsiniz. Bu davranışlar:

  • Ağlama
  • Anne babadan ayrılmak istememe
  • Yemek problemleri yaşama
  • Bebeksi davranışlar gösterme
  • Hırçınlık
  • Şiddet içeren davranış gösterme

Bu tür davranışlar, uyum sürecinde görülebilir. Bu süreçte çocuğunuza karşı anlayışlı ve sabırlı olmak önemlidir.

Uyum Sürecine Anne Baba Olarak Nasıl Destek Olabilirsiniz?  

  • Çocuğun yaşadığı heyecanla karışık kaygısının temel nedeni bilinmezliğe doğru attığı adımdır. Okula başlamadan önce onu duygusal açıdan hazırlamak, yaşayacakları hakkında bilgi vermek kendisini iyi hissetmesini sağlayacaktır. Okulda pek çok arkadaş edineceğini ve onu seven öğretmenleri olacağını söyleyebilirsiniz. Ayrıca kendi okul anılarınızı anlatıp okula giden çocuklarla ilgili hikayeler okuyabilirsiniz.
  • Çocuğunuzun okulun ilk günü yaşayabileceği en önemli kaygı, sürekli okulda kalacağı, eve dönmeyeceği ya da gününün tamamını okulda geçireceği ile ilgilidir. Okula uyum sürecinde çocuğunuza, okula geliş-gidiş saatleri hakkında bilgi vermeniz onu biraz olsun rahatlatacaktır. Sizlerin de çocuğunuzu öğretmenine teslim ettikten sonra onu merak etmeniz doğaldır. Ancak, bu meraktan dolayı yanına gidip neler yapıyor diye bakmak istemeniz yaşadığınız endişenin çocuğunuza yansımasına neden olur ve ona kaygılanmakta haklı olduğu mesajını verir.
  • Anne baba olarak çocuğunuz okula başlayacağı için kaygılı olabilirsiniz. Bu duygunuzu çocuğunuza yansıtmamaya çalışın. Hatta bu ilk okul deneyimini aile yakınlarıyla paylaşın ve eğlenceli hale getirin. Bir ilk gün kutlaması yapın.
  • Uyum süreci adım adım ilerleyen bir süreçtir. Bu süreçte, çocuğunuzdan hemen

ayrılacağınızı düşünüp kaygılanmayın.

  • Çocuğun okula başladığı dönemde evdeki yaşamsal rutinleri de aynen devam ettirmeye çalışın. Okula başladığı için ani kural değişikliklerine gitmemeye özen gösterin.
  • Çocuğunuzun okulda gereksinim duyacağı malzemelerin alışverişini onunla birlikte keyifli bir atmosferde gerçekleştirin.
  • Okulun ilk günü, çocuğunuzun duygusal durumu ve güven ihtiyacına göre uygun ve yakın bir yerde hazır bulunun. Bazen ebeveynler, özellikle de çalışan anne babalar, zamanları kısıtlı olduğu ve işe dönmek zorunda oldukları için çocuklarının okula hemen alışmasını beklerler. Özellikle çocuğun daha önce bir kurum tecrübesi de varsa… Fakat acele etmeyin. Bunun bir süreç olduğunu unutmayın.
  • Uyum süreci bireysel farklılıklar gösterir. Bazı çocuk iki günde okula uyum sağlar, bazısı iki haftada alışır, bazılarının ise, özellikle ilk defa okul tecrübesi yaşayan çocukların, uyum süreci daha uzun olabilir. Dolayısıyla uyum sürecinde çocuklar arasında karşılaştırma yapmamak gerekir. Aksi takdirde, bu durum çocuğunuzun yıpranmasına neden olur.
  • Uyum sürecinde anne babanın sıkıntı yaşayabileceği diğer bir zaman ise çocuğunuzdan ayrılma anlarıdır. Ayrılma konusunda kesin ve kararlı davranmanız gerekmektedir.
  • Çocuğunuz üzgün görünse bile onunla vedalaşın. Vedalaşma ne kadar kısa ve çabuk yaşanırsa çocuğunuzun güne başlaması o kadar kolay olur.
  • Bir anne ya da baba olarak çocuğunuzdan ayrılmak size de zor gelebilir. Bu oldukça doğaldır. Bu durumda önemli olan, çocuğun üzgün olduğunu görse de onu okula bırakıp gidebilecek olan ebeveynin bu görevi üstlenmesidir. Örneğin, baba çocuktan daha kolay ayrılabiliyorsa, onun çocuğu okula bırakması uyum sürecini kolaylaştırır. Fakat her iki ebeveyn de bu konuda zorluk yaşıyorsa,  çocuğun okula servisle gelmesi de düşünülebilir. Çünkü servis, birçok çocuk için eğlenceli bir ortamdır ve sizden ayrılırken üzülse de, okula gelene kadar kafasını dağıtıp üzüntüsünü unutabilir.
  • Çocuğunuz sizden ayrılırken ağlayabilir. Fakat öğretmenlerin çocuğunuzun stresiyle başa çıkmasına yardımcı olacaklarını ve kısa bir süre içinde ağlamasının durması için elinden geleni yapacaklarını unutmayın.  Dolayısıyla, siz onu ağlarken bıraksanız da, aslında siz okuldan uzaklaştıktan kısa bir süre sonra onun kendini iyi hissedeceğini düşünmeniz de fayda vardır.
  • Uyum sürecinin ileriki safhalarında çocuğunuz, istese de istemese de ayrılacağınızı ve gözyaşlarının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini kesinlikle anlamak zorundadır. Bu konuda kararlı olmanızda fayda vardır.
  • Okula uyum sürecini kolaylaştırmak için evde sürekli okul hakkında konuşulması, çocuğunuz okula gelmek istemiyorsa, onun endişe seviyesini arttırabilir. Gerekli açıklamayı yaptıktan sonra konuyu uzatmamakta fayda vardır.
  • Okula uyum süreci boyunca anne baba olarak, okulla sürekli işbirliği ve ortak tutum içinde olmanız çocuğunuzun ve sizin bu zamanı daha rahat atlatmanızı sağlayacaktır.
  • Çocuğunuz okuldan eve geldiğinde gününü nasıl geçirdiği ile ilgili sohbet etmeniz onun okul deneyimlerini sizinle paylaşarak rahatlamasını sağladığı gibi okula uyum sürecini de hızlandırır. Bir takvim üzerinde, okulda bulunacağı günleri ve tatil günlerini işaretlemek, okul günlerinde öğretmenleri ve arkadaşları ile yapacağı güzel şeyleri anlatmak da onu rahatlatacaktır.
  • Normal bir uyum sürecinde dahi, psikolojik nedenlere bağlı olarak; karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, yüksek ateş v.b. rahatsızlıklar yaşanabileceği unutulmamalıdır. Böyle bir durumla karşılaştığınızda telaşa kapılmadan tutarlı ve kararlı bir şekilde sorunu çözmeye çalışmanız uygun bir yaklaşım olur.

 

Çocuklar yeni durumlara yetişkinlerden daha rahat ve kolay uyum sağlar. Çocuklar, öğretmene, çevreye kısacası bulundukları ortama ne kadar güvenirlerse uyum sağlamaları da o kadar kolay olur.  Anne babalar ve okul işbirliği içinde olursa bu güven de en kısa zamanda sağlanır ve çocuklar okula daha rahat uyum sağlar.